28 Aralık 2014 Pazar

100 DÜNYANIN GİZLİ YÜZÜ - DANIELLE MARTINIGOL (Yorum 60 )



100Dünyanın Gizli Yüzü bilim kurgu dalında kaleme alınmış güzel bir gençlik kitabı.
Bilim kurguyu izlemek kadar okumayı da severim.
Ve okurken bütün o canlı organizmalar Bati'ler , Abis'ler gözümün önünde canlanıverdi. 
Dünyada ve uzayda var olan,
son derece ileri teknolojinin hüküm sürdüğü bir hayat,
ve ilkel görünmek uğruna saklanan büyük bir sır.
Kitap aynı zamanda 2003 Chronos Ödülü, 2002 Grand Imaginaire Gençlik Romanı Ödülü ve
1997 yılında Ulusal Kitap Merkezinin teşvik bursundan yararlanmış, önemli bir eser.
100Dünya serisi olarak çıkaran kitabın, ikincisi Başkadeniz'e Dönüş şu an piyasalarda. Üçüncüsü ise Abislerin Çağrısı. Serini diğer kitapları da okuduğumda yorumlarımı paylaşacağım. 

100Dünyanın Gizli Yüzü - Danielle MARTINIGOL
ON8 kitap - 07.2014
Çeviren - Azade Aslan
189 sayfa

RAHAT BATINCA - UĞUR MISTAÇOĞLU (Yorum 59)




Kitabımın, yazarı Uğur bey tarafından imzalı olduğunu söyleyerek başlamak isterim yazıma :) 
22 adet hikayeden oluşan eğlenceli bir kitap Rahat Batınca.
Hepimizin yaşadığı, günlük hayatın içinden olan, oldukça cesur bir kalemle yazılmış bu hikayeler,
sizi kimi zaman gülümsetirken kimi zaman da hüzünlendiriyor. 
Yazarın oldukça sıra dışı bir tarzı olduğunu da eklemek isterim.
Yoğun zamanlarınızda ya da yazarın da dediği gibi rahat battıysa size de, kafanızı yormadan, sizi rahatlatacak
bu hikayeleri okuyabilirsiniz.

Rahat Batınca - Uğur MISTAÇOĞLU
Sokak kitapları - Şubat 2014

205 sayfa

25 Aralık 2014 Perşembe

Kitap Yorumum# ÖLÜMSÜZ JULİET - STACEY JAY (Yorum 58)



d&r ' ın yaptığı harika indirimlerden birinde aldığım kitaplardan Ölümsüz Juliet. 
Kapak görselinde 'gelmiş geçmiş en büyük aşk hikayesi bir yalandan ibaret' yazıyor. Bunu okuyunca meşhur 
Romeo ve Julıet' den esinlenen bir hikaye olduğunu düşünerek almaya karar verdim.
Nitekim de öyleydi.
Gelmiş geçmiş en büyük aşk hikayesini fantastik bir türde anlatmış yazar.
Gerçek aşkı yakalayan çiftleri bir araya getirmek için asırlardır yeryüzüne farklı bedenlerde gelen Juliet. 
Ruhu karanlıklar tarafından ele geçirilen ve aşıkları birbirinden ayırmak için uğraşan Romeo.
Yüz yıllar önce birbirine aşık bu çiftin günümüzdeki savaşı nasıl biter acaba?
Yaygın olan inanışta ki gibi kötüler hep kazanır mı?
Ve aşk !! Sen nelere kadirsin ...
Kitap da sevdiğim bir vurgu var ki söylemeden geçmek istemiyorum.
Sevmek, aşık olmak için bedene değil ruha sahip olmak gerektiğini vurgulamış. Elbette kitapta ki gibi fantastik bir dünya değil yaşadığımız yer, tabii ki bedenlerimize ihtiyacımız var.
Ama bazen hepimiz unutmuyor muyuz? Aşık olduklarımız suretler değil,
ruhlarımızın ta kendisi... 

Ölümsüz Juliet - Stacey Jay
DEX yayınları - 2011
Çeviren - Alkım DOĞAN
255 sayfa 
Gönderen ayşe gül 

24 Aralık 2014 Çarşamba

BİR ANKARA HİKAYESİ 'GÖLGE' - ÜMİT DAĞCI (Yorum 57)



Hikayesini merak ettiğimiz insanlar vardır,
Ne anlatırlar yaşadıklarını ne de dert yanarlar ama bilirsiniz ki
acı yaşanmışlıkları vardır.
Gözlerinin dalıp gitmesinden, umursamaz hayat bakışından,
bazen de kurdukları ilişkilerden anlarsınız yüreklerinde biriken hüznü.
Bu kitap da işte böyle bir hikayeyi anlatıyor.
Küçük yaşta önce babasını, ardından annesini yitiren ve bunun için kendini sorumlu tutam
baş karakter Pekcan nam-ı diğer Gölge.
Hani eskiden mahalle abileri vardı.
İhtiyacı olana, sıkıntıda olana ya da gördüğü yanlış karşısında
sessiz kalamayıp olaylara müdahil olan,
Pekcan'da böyle bir karakter işte.
Kaderin onun için hazırladığı oyundan haberi olmazsınız Delal'e yardım eder.
Tanıştığı bu yeni aile hayattaki özlemlerini hatırlatırken,
diğer yandan yüreğini burkan trajik bir gerçeği de ortaya çıkarıyor.

Bir çırpıda okuyup bitireceğiniz,
diyaloğu bol, akıcı ve sade bir dille yazılmış kitap.
Beğeneceğinizi umuyorum,.
Bir Ankara Hikayesi Gölge - Ümit Dağcı
156 sayfa


Kitap Yorumum# BORA'NIN KİTABI - AYŞE KULİN (Yorum 56)



Bora'nın kitabı geçtiğimiz günlerde okuduğum Gizli Anların Yolcusu adlı romanın ikinci kitabı. İlk kitap için yazdığım yorumu okuyanlar hatırlayacaktır. 
İlginç,  merak uyandıran bir konu olmakla birlikte, yorumumdan sonra fikirlerini ileten bazı okuyuculara göre de oldukça itici bulunan bir hikayeydi.
İlk kitap karakterlerden birinin gözüyle anlatılırken, Bora'nın Kitabı da diğer bir
karakterin gözünden anlatılmış.
Olayları bildiğimden kitap biraz durağan geldi bana.
Aslında ilk kitabı okumayan biri için durağan sayılmaz, üstüne ben çok yakın 
zamanda okumuş bulundum ikinci kitabı.
Olaya nereden bakarsanız bakın, kimi haklı çıkarmaya çalışırsanız çalışın,
sanırım değiştiremediğimiz tek şey yaşadıklarımız oluyor.
Geçmişi geçmişte bıraktığınızı sanıyoruz ama o tüm haşmetiyle bekliyor ve 
yakaladığı en ufacık bir fırsatta baş köşeye oturuveriyor.
Bazen kader önümüze çıkarıyor geçmişi, bazen hatalarımız ve bazen özlemlerimiz belki de...
Geçmişini unutmak isterken, ondan kaçamayan ve bu uğurda yaptığı hataları düzeltmek
için uğraşan ama diğer yandan susmayan vicdanının altında ezilen
bir insanın hikayesi Bora'nın kitabı...


21 Aralık 2014 Pazar

BİR GECEYE ALTI AY - MERYEM SEYDA PARLAK (Yorum 55)



Bu psikolojik roman doğruyu söylemek gerekirse farklı bir deneyim oldu benim için.
Okurken biraz çelişkiler yaşamadım desem olmaz.
Nedeniyse, standart romanlarda alışık olduğumuzdan fazlaca bilgi içermesi, buna karşılık bir araştırma kitabı olamayacak kadar da iyi kurgulanmış olması.
Kötü diye adlandıracağımız bir insan, altı ayda farklı bir insana dönüşebilir mi acaba derken
bir yandan da kendinizi bolca sorgulamanıza neden oluyor.
Aynı zamanda yaşamın müdahelesiz bize getirdikleri karşısında ki iç dünyamızı 
ve toplumda kabul edilmeyen olgular karşında yaşamanın ne kadar acımasız bir hal 
aldığını tüm çıplaklığıyla anlatıyor. 
Tüm kötülüklerin içinde ki masumiyetle, tüm masumiyetlerin içinde ki kötülüğün, kol kola gezdiğini
bir kez daha fark ettim bu kitapla.
Daha önce okumadığınız bir tarz olabilir ama yeni deneyimler kazanmak, yeni yolculuklar yapmak gerekli 
değil mi?
Bence alıp okuyun, tavsiyemdir.


Meryem Seyda PARLAK - Bir Geceye Altı Ay
Cinius Yayınları - Nisan 2013 (1.baskı)
270 sayfa

20 Aralık 2014 Cumartesi

ATEŞBÖCEĞİ YOLU - KRISTIN HANNAH (Yorum 54)

Yazar Kristin Hannah' ın okuduğum ilk romanı.
Tutkunlarının olduğunu iyi biliyorum 
ve bu tutkunun sebebini de
çok iyi anlıyorum.
Çok müthiş ya da çok sıra dışı bir hikaye diyemem 
ama
inanılmaz akıcı, sürekleyici bir anlatım olduğunu
net söyleyebilirim.
Kalın bir kitap, 624 sayfa ama insan elinden bırakmak istemiyor, bir de bakmışsınız ki
kitap bitivermiş.
İki yalnız kızın tanışmaları ve 
ömür boyu devam edecek olan dostlukları anlatılıyor.
Elbette her normal ilişkide olduğu gibi bu iki kadının ilişkileri de zaman zaman zedeleniyor, 
kızgınlıklar, kırgınlıklar yaşanıyor ve hatta kıskançlıklar da.
Ama her şeye rağmen koparamadıkları  ve yerini kimsenin dolduramayacağı
bağlarını her defasında onarmasını becerebiliyorlar.
Favori kahramanım ise, belki kızacaksınız ama kesinlikle Johnny oldu.
Kitabın sonundaysa bir sulu göz olarak yine salya sümük birbirine karıştı.
Ne olacak benim bu halim bilmiyorum :)

Aslında kitap bir bakımdan insanları ilişkileri hakkında düşünmeye de sevk ediyor.
Hepimiz yaşamışızdır; bazen birilerinin yanında ışık saçarken, bir başkasının yanında 
ışığından sönük kalmışız.
Çünkü hepimizin daha iyi olduğu ya da daha az iyi olduğu
konular, alanlar vardır hayatta.
Ama sanırım çok az ilişki bunun altından kalkabilecek kadar sağlam oluyor,
ve hatta belki de böyle ilişkiler kalmadı bile diyebilirim.
En azında kendi çevreme baktığımda bunu çok net söyleyebiliyorum.
İnsanlar birbirleri hakkındaki güzel şeyleri görmezden gelip olumsuzlukları
öne çıkarma peşinde ya da
sahip olduğunuz güzel şeyleri bir şekilde
yitirdiğinizde, güzel olduklarını ancak kabul edip sindirebiliyorlar.
Garip ilişkiler türedi vesselam, 
konu da uzun, yazdıkça yazarım yani :)
O zaman diyorum ki okuyun bu kitabı, tavsiyemdir.
Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah
Pegasus Yayınları - 7.baskı/Ocak 2014
Çeviri - Elif Tozlu
624 sayfa

16 Aralık 2014 Salı

YAŞAMI KULLANMA KILAVUZU - FİGEN KARAASLAN (Yorum 53)



Kişisel gelişim kitaplarıyla Secret kitabı vasıtasıyla tanışanlardanım. 
Kendi çevremden de biliyorum ki bazı kişiler kişisel gelişim kitaplarına ön yargılı yaklaşıyor.
Belki nedenlerinden biri son dönemde konuyla ilgili fazla kitap yayınlanması ve fazla insanın konuşur 
olmasıdır kim bilir!
Belki de toplum olarak acıya şerbetli yaşadığımızdandır ruhumuzu iyileştirecek her şeyi göz ardı etmemizin nedeni!
Güzel yazar Figen KARAASLAN kendimizi daha iyi tanıyacağımız, kötülüklerden sıyrılıp güzellikleri fark edebileceğimiz ruhsal yolculuğumuzun sabır ve cesaret gerektiren 
bir süreçten geçtiğini vurguluyor ( ki doğru söze ne hacet!)
İşte bu sürecin yardımcı enstrümanlarını bilgelikle anlatmış kitabında.
Yaşamımızdaki tercihlerimizden tutun da  ilişkilerimize kadar bir çok konuya değinilmiş kitapta.
 Aynı zamanda Mevlana' dan da (ve başka bir çok düşünürden doktora kadar) örnekler verilerek renklendirilmiş 
ki benim de en çok sevdiğim bölümler bunlardı.
Yaşantınızda yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünüyorsanız, yazarında dediği gibi
bir yol haritasına ihtiyacınız varsa,
en yalın, en samimi hislerle yazılan bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
Ve son olarak yazarımıza değerli kitabını imzalayıp gönderme nezaketinde bulunduğu için
 teşekkür ediyorum :)

Yaşamı Kullanma Kılavuzu - Figen KARAASLAN
GOA Yayıncılık - Temmuz 2014

216 sayfa

14 Aralık 2014 Pazar

AŞK SANDIĞI - MURAT ÇAVGA (Yorum 52)



Aşk Sandığı kitabı,
"Sevmek bir ibadetse eğer, önce kalbine abdest aldır"
cümlesiyle başlıyor.
Çok da hoşuma gitti bu söz.
Kitap adından da anlaşılacağı üzere 'aşk' üzerine kaleme alınmış.
Aşklı hikayeler, sözler, şiirler..
E aşk olunca acı, ayrılık, özlem olmaz mı?
Onları da içine alan bir çok anlatım var kitapta.
Aşk Sandığı - Murat Çavga
Parafiks yayınları - Ağustos 2014 (1.baskı)
192 sayfa

9 Aralık 2014 Salı

KARDEŞİMİN HİKAYESİ - ZÜLFÜ LİVANELİ (Yorum 51)


Uzun zamandır okumayı istediğim kitaplardan bir tanesiydi Kardeşimin Hikayesi.
Tahmin ediyorum ki pek çok insan da okumuştur ve özellikle Zülfü Livaneli tutkunları.
Ahmet ve Mehmet ARSLAN kardeşlerin trajik hikayelerini anlatıyor kitabımız.
Başlarına gelen onca hadiseden sonra, 
'insan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı'
düsturundan yola çıkarak yeni ve bir çoklarına göre tuhaf bir hayata başlıyorlar.
Kitapların içinde, gerçekle hayalin birbirine karıştığı, 
'sevgili' dışında kimsenin size dokumasına izin vermediğiniz ve 
hepi topu bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insanla görüşülerek -ki o da genelde
mecbur kaldıkça- devam edilen bir hayat.
Ve aşk tabi ki...
Geçmiş, şimdi ya da gelecek ...
Bütün sırları açık edecek en güçlü duygu belki de.
Okuyan bir çok insan gibi ben de pek beğendim Kardeşimin Hikayesi' ni.
Ancak onlar kadar şaşırmadığımı itiraf etmeliyim.
Çünkü neredeyse tüm tahminlerin doğru çıktı :)
Zülfü Livaneli'nin kaleminden harika bir hikaye daha diyebilirim gönül rahatlığıyla.
Mutlaka okuyun, tavsiyemdir. 
Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli
Doğan Kitap - Mayıs 2013
324 sayfa



5 Aralık 2014 Cuma

Kitap Yorumum# 50 ANA KARARGAH İSTANBUL - ŞEVKET DEVRİM


Polisiye bir romanı, gerçek bir polisten okumamıştım daha önce.
Kurgu, yaptığınız işle ilgili değil elbette ancak şöyle de bir gerçek var ki,
okuduğum çok sayıda polisiye romanda yer almayan detaylar vardı bu kitabın içinde.
Ana Karargah İstanbul kitabı,
Türkiye'de de çok ses getiren hadiselerden bir tanesi, din adamlarının ölümüyle başlayıp,
çok tartışılan illiminatiye doğru yol alıyor.
Aynı zamanda, renkli ekranların insanları etkilemede ne kadar önemli olduğu
konusunda da sağlam mesajlar veriyor.
Akıcı ve sürükleyici bir anlatım var.
Özellikle baş karakter komiser Timur'un olayı çözdüğü sahneler oldukça heyecanlı ilerledi.
Polisiye severler için bildik bir duygu vardır;
katili tahmin etmek ister ve kitabın sonunda 'bak gördün mü yine bildim' demeyi severler.
Lakin sanıyorum hakikat biraz daha farklı çünkü şaşırmış olmak
daha tatmin edici gibi.
Ben de başta tahmin ettiğimi düşünüp, bir sevinç edasıyla 'heheyt, benden kaçar mı?' dedim
ama kaçıyormuş demek ki :)
bildiğiniz ters köşe oldum valla.
Söylemeden geçmek istemedim; kitap bana Dan Brown' un Da Vinci Şifresi' ni
anımsattı, polisiye hali elbette.
Okuyun, tavsiyemdir.
Ana Karargah İstanbul - Şevket Devrim
Karayel Yayınları - Mayıs 2014
382 sayfa






1 Aralık 2014 Pazartesi

Kitap Yorumum# 49 NEYDİM? N'OLDUM? - PAKİZE ÖMÜRLÜBAY



Dibe vurmuşluk hali hiç böyle müstehcen ve eğlenceli anlatılmamış olsa gerek :) 
Kitabın adından matrak bir hikayenin size kucak açtığını hissediyorsunuz ama şunu söyleyebilirim ki 
tahminden çok daha matrak bir hikaye çıktı.
Terk edilen, işsiz ve hatta evsiz kalan amma ve lakin burnu düşse eğilip yerden almayacak
bir karakter esas kızımız Miray.
Kendini içkiye veren, içtikçe kendini kaybeden bir kısır döngünün içinde.
E biraz da çapkınız hani , rahat durmuyoruz ...
Bir nefes almak için çıktığı yolculukta tanıştığı güzel insanlar sayesinde
kendisiyle barışıp,yeteneklerini fark edip ve derinlere gömdüğü özgüvenini bulup 
farklı  bir insan olarak dönüyor yaşadığı şehre.
Yaşadığı bu dönüşüme kendini bıraktıkça hayatının nasıl yoluna girdiğine de şahit oluyor elbette.
Belki biraz sıra dışı bir kız Miray, biraz çatlak da olabilir, hatta biraz ağzı bozuk 
ya da fazla rahat da diyebiliriz belki...
ama ne dersek diyelim, hepimizden bir şey var içinde...
Her kadından bir parça...
Yazar'ın çok da alışık olmadığımız farklı bir tarzı var ve açıkçası ben bunu çok sevdim.
Okuyun, tavsiyemdir..

Aman Allah'ım Neydim N'oldum- Pakize ÖMÜRLÜBAY
Trend Yayınları - Mayıs 2014(1.baskı)
287 sayfa

28 Kasım 2014 Cuma

Kitap Yorumum# 48 ALDATMAK - AHMET ALTAN




Ahmet Altan için, 'ondan sonra çok az insan kadını, aşkı, insanı onun gibi yazabildi' denir.
Doğru mudur diye sordum kendime yani bana da hissettirdi mi bu duyguları?
Hayır...
 En azından okuduğum tek kitabı olan Aldatmak kitabı için 'hayır' diyebilirim.
Yazarı bilenler, kitabını okuyanlar tarzını da bilir elbet.
Müstehcen romanların yazarıdır Ahmet Altan.
Toplatılan hatta üzülerek söylüyorum yakılan kitabı bile vardır.
Bununla birlikte aynı yazar Yunus Nadi Roman ödülüne de layık görülmüştür.
Doğrusu beni ilgilendiren aldığı ödülden ziyade kadını, aşkı, insanı 
anlatan az sayıda yazarın içinde görülmesi.
Evet kadınları anlatıyor, evet aşkı da insanı da anlatıyor.
Lakin insan deyince akla yalnızca aşk mı geliyor?
Ya da aşk deyince sadece kadın mı?
Kadın demek cinsellik demek mi?
Bana anlatsa ya, bütün gün işte çalışıp sonra bir de
evde çalışan kadını!
Ya da kocasından dayak yiyen kadının duygularını yazsa mesela!
Hor görülen, yok sayılan, köle yerine konan kadının duygularını yazmayan
 bir yazar benim için kadını iyi yazmış sayılmaz. 
( diğer kitaplarında da bu konulara değinmediyse )
Kitaba gelirsek,
sanki baş karakter Aydan'ın gözünden anlatılmış hikaye.
Sanki diyorum çünkü aslında hiç de Aydan'ın gözünden anlatılmamış.
Kocasını aldatan aile ve mevki sahibi bir kadın Aydan.
E kocasını aldattığı için de ister istemez kocasını ve yatak arkadaşını kıyaslıyor devamlı.
Ancak kıyaslama kadınsal içgüdülerden ziyade erkek dürtüleriyle kaleme alınmış.
Mesela bir erkeğin başka bir erkekle kıyaslandığında, o üstün gelme halini, 
hazzını çok açık hissedebiliyorsunuz.
Ya da Aydan'ın yatak arkadaşını kaybettiğinde yaşadığı duygusal çöküşlerin
ve kadının anlatılması hali, daha çok bir erkeğin kadını görme şekliydi bana göre.
Yani elbette kitabı beğenmek zorunda değilim, kimse de değil. 
Ama bir yazar için bu kadar övgü dolu sözler sarf edilirken, benim aksini düşünüyor 
olmam düşündürücü değil mi?
Yani uzun lafın kısası diyorum ki; problem anlatım mı yoksa algılama mı?
Aldatmak- Ahmet ALTAN
Can Yayınları - 3.baskı Ekim 2002 ( 1.baskı-Eylül 2002 )






25 Kasım 2014 Salı

Kitap Yorumum# 47 GECE YARISI ÖYKÜLERİ - TUBA ARIK



Hangimiz yaramaz bir çocukken eskiciye verilmekle tehdit edilmedik? :(
Hepimizin hafızasında perili, cinli, lanetli vs. ev hikayeleri vardır sanırım..
Kim güzel olmayan bir kelimeyi, cümleyi sürekli tekrarladığında 'bir şeyi kırk defa söylersen, olurmuş' diye uyarılmadık ve korkutulmadık..
Arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde ölümü efsaneleşen hikayeler anlattık birbirimize..
Sanırım bir çoğumuzun içine bakmaktan bile korktuğu derin, kör kuyular oldu..
Ya mezarlılardaki kimsesiz mezarlar için dilden dile dolaşan hikayeler..
Peki hangi kız çocuğu, en saf haliyle 'ayna ayna söyle bana, var mı benden daha güzeli?' diye sormadı..
Bazıları size tebessüm ettirdi değil mi? Evet ettirdi. Çünkü hepimizin hafızasında yer edinmiş hikayeler hepsi.
Gece Yarısı Öyküleri bunları ve daha fazlasını bulabileceğiniz öykülerle dolu.
Ve doğrusu yazar, bu kısacık öykülerin bile içine heyecan katmayı bilmiş. 
Öyküleri okurken kimisinde bu yaşınızda bile unuttuğunuz değerleri hatırlayacak, kimisindeyse çocukluğunuza yolculuk edeceksiniz.
Kitap kapağında yazdığı gibi, "hayatı sessize alın ve öyküler canlansın"
Bir çırpıda okuyacağınız ve eminim seveceğiniz bir öykü kitabı.
Okuyun, tavsiyemdir.

Gece Yarısı Öyküleri - Tuba ARIK
Sokak Kitapları - 1.baskı (ekim 2012)
250 sayfa

19 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap Yorumum# 46 YANILGI - ESRA PAKKAN



Kitabı okuyup bitirdikten sonra, düşündüm uzunca bir süre.
Anne, babalarımızın sözünü dinlemeyişimiz, sürekli ayak diretişlerimiz neden diye ?
illaki, bir musibeti bin nasihatin önünde mi tutmak gerekir ?
Var mıdır cevabını bilen? Bilemedim doğrusu .
Kapakta da yazdığı gibi gerçek bir hikaye Yanılgı.
İçinde bolca acıyı barındıran, çokça pişmanlık kokan ama en çok da
yılmayan, her şeye, herkese rağmen hatta belki de kendine rağmen azimli bir kadın var bu kitapta.
Elbette bir kadın olarak, bunca olayı yaşayan başka bir kadını anlamaya çalışmamak mümkün değil.
Nihayetinde hangimizin hayatı pürüzsüz bir sayfa gibi ? 
Yine de sanıyorum ki pek azımız bunca olayın hepsini yaşamıştır.
Gençlik hayalleri, kalp kırıklıkları, gurbetlik, yıkılan hayaller , 
yalnızlık ( ki bu duyguyu anlatan öyle bir sahne vardı ki inanın duygularım sel oldu o anda.),
pişmanlık, vazgeçiş, direniş .. vs.
Genç yaşında yaşadığı bunca olaya karşı, bir kadın duruşudur bu kitapta görülmesi gereken.
Ve belki de ihtiyacı olanın örnek alması gereken.
Ben bu kitabı tüm kadınların okuması gerektiğine inanıyorum.
Okunmalı ve yüreklerimizdeki güçün farkına varılmalı. 

Yanılgı - Esra PAKKAN
İkinci Adam Yayınları - 1.baskı
124 sayfa

16 Kasım 2014 Pazar

Kitap Yorumum# 45 BİR DEMET MUCİZE - MELİKE ALTINAY



Mucizelere inanmayanlar var mı hala ? 
Ya da bizi koruyan kollayan bir ilahi güç olduğuna ?
Doğrusu ben her zaman inananlardanım.
Ve sanırım bu inancımdan ötürü bu kitabı sevmem de.
Bir nevi kişisel gelişim kitabı Bir Demet Mucize.
Ama o alışılagelmişlerin oldukça dışında.
Şunu şunu yap, bunu bunu konuşma, iyiyi düşün, kötüyü kovala gibi 
ezber kalıpların yerine sıcacık bir hikayeyle anlatılmış bir çok öğreti.
Kitabın özünde, hayat nasıl bakarsak tam olarak, baktığımız gibi yaşayacağımız anlatılmış.
Doğrusu kendi adıma çok doğru bir zaman da okudum bu kitabı. 
Yolda kalmamak için zihnimiz de yakıta ihtiyacı vardır çoğu zaman ve ben 
yakıtımı alarak hayatıma devam ediyorum kaldığım yerden.
Darısı başınıza diyerek, kitabı okumanızı tavsiye ediyorum :)
Ayrıca bu güzel kitabı bana hediye eden sevgili yazar Melike hanım' a da çok teşekkür ederim.
Bir Demet Mucize - Melike ALTINAY
Sokak Kitapları - Eylül 2014
158 sayfa

10 Kasım 2014 Pazartesi

Kitap Yorumum# 44 MAÇA VALE / ÖZGEN AYDINCAK



Öncelikli olarak kitabını benimle buluşturan değerli yazar Özgen bey'e çok teşekkür ederim.
Kitabın kapağına bakarak, hikayeyi tahmin etmeye bayılırım.
 Bu sebepledir ki arka kapak yazılarını okumamayı tercih ederim.
Ancak kapak görselinin oldukça ilginç oluşu ve kendimce yaptığım bazı tahminlerden sonra 
merakıma yenik düşüp, okumuş olabilirim belki de :)

Yazarın tarzı ve hikayesi son zamanlarda okuduğum kitaplardan oldukça farklıydı.
Akıcı ve didişken bir anlatım söz konusu.
'Didişken anlatım da ne demek?' diye sormayın zira kitabı alıp okuyun.
Hepimizin içinde ki çok sesliliğe değinmiş yazar kitabında.
Kimimizin kontrol altında tuttuğu, kimimizin apaçık açığa vurduğu ...
Bana kalırsa hikayenin ana karakteri Yaşar'ın aklında, ruhunda hepimizden bir parça var,
ne de olsa hepimizin içinde bir parça delilik var, değil mi? :)
Yaşar'ın kendiyle olan sohbetleri, tıp dünyası için sağlıklı olmasa da 
okurken bana oldukça keyifli geldi.
Uzun zamandır farklı bir tarz ve yazar okumadıysanız, aklınızı şaşırtmakta fayda var derim. 

Maça Vale - Özgen AYDINCAK
Sokak Kitapları 
504 sayfa

7 Kasım 2014 Cuma

Kitap Yorumum# 43 ÖMÜRDEN BİR KESİT - TÜRKAN KEBECİ


 Ömürden Bir Kesit, adı gibi bir çoklarımızın yaşadığı ya da çevremizden duyduğumuz 
hikayeleri anlatıyor. 
Ama en çok da kadınların yaşadığı ve itiraz edemediği hatta bırakın itiraz etmeyi üzerinde düşünmeye dahi hakkının olmadığı bazı konulara değinmiş ki bende bir kadın bu kitabı tüm kadınların iç sesi olarak 
kabul ediyorum.
Bunların yanında neredeyse düşünmenin bile suç sayıldığı, belirli kalıplarda yaşamanın dayatıldığı bir düzeni
gayet uygun bir dille anlatıldığı hikayeler de var.
Yazarın okuduğum bu ilk kitabıyla yeni bir kalemle de tanışma fırsatım oldu.
Bu imzalı kitap içinde yazarımız sevgili Türkan KEBECİ' ye çok teşekkür ediyorum.
Ömürden Bir Kesit - Türkan KEBECİ
Sokak Kitapları - Mart 2014/2.baskı
101 sayfa

5 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap Yorumum# 42 CENNETİN RENGİ - E.V. MITCHELL





Konusu oldukça ilginç hatta fantastik türe bile girebilecek bir kitap.
Ölüp, tekrar yaşama dönen mucizeler duymuşsunuzdur.
Bu hikaye de tam olarak böyle bir hikaye.
Ama söylemeliyim ki ilk yüz sayfasında çok sıkıldım. Neredeyse ortalama üç sayfada bir 
yeni bir bölüme geçilmiş ki bundan hoşlanmadığını söylemeliyim. 
Ve bu yüz sayfada o kadar çok şey anlatılmış ki.
Evlenmesi, hamile kalması, çocuğunun hastalığı, 
çocuğunun ölmesi, kocasının onu terk etmesi ...
Sürekli olarak acaba hikaye ne zaman süreklilik kazanacak derken gündem tekrar değişiveriyor.
Ve sonra tüm yaşananlar Sophie' yi gerçek hikayesine götürüyor ki işte asıl hikaye de orada başlıyor.
Hayatına dair gerçekleri çok farklı bir deneyimle öğreniyor Sophie.
Kayıplarla dolu yaralı hayatını yine geçmişiyle sararken,
insana, ne yaşanırsa yaşansın umudunu yitirmemesini, hayatın devam ettiğini 
sadece uzanıp dokunmamız gerektiğini de hatırlatıyor.
Cennetin Rengi - E. V. MITCHELL
Arkadya Yayınları - ocak 2014 ( 1.baskı)
Çeviri - Çağla Dirice ÇAKIR
334 sayfa

3 Kasım 2014 Pazartesi

Kitap Yorumum# 41 PARANOYA - TUBA ARIK



Tek kelimeyle anlatamayız düşüncelerimizi elbette, yine de bana bu kitabı anlatacak bir kelime
 seç deseler 'mükemmel' derdim.
Tuba ARIK günümüzde adları yaşamaya devam eden o nice bilim adamını, felsefeyle harmanlayıp
mükellef bir sofrada, okuyucularına öylesine göz kamaştırıcı bir servis yapmış ki..
 Petra (ki kendisi benim favori karakterim oldu ) , Fegel, Marlo ..
Bermuda şeytan üçgeni gibi bir aşk.
Kim doğa üstü bir varlığın, bir insana duyduğu aşka imrenebilir ki?
Dokunmak aşkın tebessümü iken, bu hikayede dokunmak aşkın gözyaşı olmuş adeta.
Peki kim dokunmadan yaşanılan bir aşka imrenebilir?
Ya da kim aşkı uğruna insanlığından vazgeçebilir? Üstelik vuslat bile garanti değilken...
Ve kim, kalbinin her metrekaresine sahip biriyle, yüzyıllardır yaşayan, bütün bilim adamlarının önünde 
saygıyla eğildiği, ve yıllardır bir gölge gibi sizinle olan biri arasında kalmak isteyebilir ?
Ve kavuşmak için beklenilen bir ölüm kimi mutlu edebilir?




Aslında hem yürek burkan, hem aksiyonun hiç bitmediği, hem de merakınızı sürekli taze tutan bir roman olmuş. 
Üstelik bazı anlatımlar vardı ki, tüm o yabancı isimlerin, yabancı yerlerin içinde 'evet işte bu ancak bir Türk'e özgü' dedirterek tatlı bir tebessüme sebep oluyor.
Kitabın bitmesine öyle üzüldüm ki son sayfalarını bir kaç defa okudum desem 'deli' gibi gözükmem değil mi? :)
 Bir okur olarak Tuba ARIK ' ın kalemiyle tanışmaktan büyük keyif aldığımı söylemek isterim.
Yabancı fantastik roman yazarlarının çıkacak kitaplarını dört gözle bekledik hep,
oysa işte bizden biri, içimizden ...
Tuba ARIK bütün o yazarlara taş çıkaracak bir ustalıkla işlemiş romanını,
sadece farklı bir dünya kurmakla kalmamış, felsefeyi de kullanarak süslediği hikayesini 
muazzam bir aşkla taçlandırmış ...
Üstelik her sahnesinde yüreğinizi titreterek ...
Altı yüz sayfalık bu kitap, bir altı yüz sayfa daha olsaydı emin olun sıkılmadan okurdum.
Ve son olarak, okumazsanız çok şey kaybedersiniz, en çok da bu usta kalemle tanışmayı....
Okuyun, şiddetle tavsiyemdir ...


Paranoya - Tuba ARIK
Sokak Kitapları - mayıs 2014 (1.baskı)
584 sayfa.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Kitap Yorumum# 40 GUGUK KUŞU - ROBERT GALBRAİTH





Karla kaplı bir gecede, ışıltılı hayatıyla magazin haberlerinin gündeminden düşmeyen güzeller güzeli manken Lula Landry evinin balkonundan düşüp hayatını kaybeder. Tüm deliller intiharı işaret ederken Lula'nın ağabeyi John, cinayet şüphesiyle Özel Dedektif Cormoran Strike'ın kapısını çalar.
Eski bir asker olan ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük yaralar alan Cormoran Strike bir dönüm noktasındadır. Lula'nın ölümünün ardındaki gerçeği araştırmak, bir yandan sorunlarıyla boğuşurken tamamen dibe batmaması için bir umut olur. Fakat şüpheler ve ipuçları bir araya gelmeye başladığında Strike bu gizemin, içinden çıkılmaz bir labirente dönüşeceğinin farkına varır… 
Guguk Kuşu Mayfair'in sakin sokaklarını, Doğu Yakası'nın barlarını ve Soho'nun canlılığını yansıtan bir atmosferde, Londra'nın derinliklerindeki gizemi ortaya çıkartıyor. Cormoran Strike karakterini tüm dünyaya duyuran bu kitap, Robert Galbraith mahlasını kullanan J.K. Rowling tarafından yazıldı.
(Tanıtım Bültninden)



Harry Potter filmlerini izlesem de kitaplarını okumayanlardanım.
Dolayısıyla yazarın nasıl bir dil kullandığına tanık olmamıştım.
Lakin anladım ki, serinin bunca satması hikayenin sadece fantastik oluşu değil,
yazarın kaleminin akıcılığı ve merakı sürekli canlı tutuyor olmasıymış.
Evet, ilk paragrafta sevdiğim hikayelerden biri oldu Guguk Kuşu.
Dedektif Cormoran Strike ve Robin ikilisinin harika uyumlarını çok sevdim.
Hikaye şöhret, servet ve gizem üçlüsü arasında geçiyor.
Yüksek bir binadan düşmek suretiyle ölmüş, ülkenin en ünlü mankeni..
İntihar mı, cinayet mi?
Bu sorular içinde kaybolan bir aile ve dedektifle kesişen yollar.
Polisiye romanların kendine özgü zeka pırıltısını fazlasıyla göreceğiniz bir kitap.
Mutlaka okuyun, tavsiyemdir.
Guguk Kuşu - Robert Galbraith
Pegasus Yayınları - 1.baskı Temmuz 2014
Çeviren - Zeynep Heyzen Ateş
543 sayfa



29 Ekim 2014 Çarşamba

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Kitap Yorumum# 39 YEŞİL KUYU - SERCAN GÖRDÜM



Böyle saf, naif insanlar, ilişkiler ve elbette aşklar kaldı mı acaba?
Okurken sıcacık bir hisle örtüyor üstünüzü hikaye..
Sadri' nin hikayeyi yaşamasından tutunda, yıllar sonra aşkının başladığı İstanbul' da hatıra adına
bulabildiği o iki kişilik bankı anlatmasına kadar çok etkileyici bir hikaye.
İnsanların birbirlerini sevme biçimleri, şimdikinden ne kadar farklıysa, bir o kadar içi dolu,
 buram buram mutluluk dolu.
Bazı anlatımlar öyle güzeldi ki, kısacık hikaye de bu kadar güzel anlatımları bulmak çok hoşuma gitti.
Özellikle günümüzde kalın kitap yazmanın başarı sayıldığını(!) düşünürsek,
kitap sayfasıyla başarının hiçte doğru orantılı olmadığını görebiliriz bu kitapta.
 Seksen sayfaya sığdırılmış sıcacık bir hikaye de olsa, ben Sadri ve Selma 'yı daha uzun cümleler de
dinlemek isterdim yine de :)
Özellikle aşk kelimesinin bile içinin boşaltıldığı bir dönemde gerçek duyguları hatırlattığı için belki de.
Kalbi dile getiren bir çift göze yazılmış şiirler kalmadı artık, her şeyi hazıra getirir olduk,
'nasılsa yazılmışı var'  diyoruz ama kim, insanın sevdiğine olan duygularını kalbindeki gibi anlatabilir ki
yada hangi göz, sevdiğini kendi gözünden görebilir ki?
İşte bu kitap bana bunları düşündürürken diğer yandan bu duyguların kalmadığını hatırlatırken de 
hüzünlendirdi.

En çok hoşuma gidense Sadri'nin dedesinin torununa verdiği nasihat oldu,
'Sana neşe verene sen de neşe ver. Hayat gelip geçerken yanındakinin kim olduğu mühimdir çünkü
Doğru yoldaş gül bahçesine, yanlış yoldaş ise gülün dikenine götürür adamı.
 Sen sen ol, güle ulaşmaya bak.'
Ben de yazar vasıtasıyla herkesin güle ulaşmasını temenni ediyorum.
Ve bu naif hikayeyi okumanızı tavsiye ediyorum.

Yeşil Kuyu - Sercan GÖRDÜM
Karina Yayınları - 1.baskı / Mayıs 2014
80 sayfa
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...